
Bugünlerde yazı yazmaya hiç niyetim yok. Ama yazmadan da olmuyor ki. İnsanlar namaz kılarken, oruç tutarken, kısacası Allah’a karşı sorumluluklarını yerine getirirken nasıl ruhunun derinliklerinde mistik bir gücü, maneviyatın doruğuna erişmenin verdiği haz ve mutluluğu hissederse, ben de yazı yazarken aynı oranda saadete eriyorum.
Bu yazımda sizlere yabancı ülkelerden Türkiye’ye iltica eden Mültecilerden bahsetmek istiyorum. Bugün Ntv , Mültecilerle ilgili bir belgesel yayımladı. Ne yalan söyleyeyim içim burkuldu onları izlerken. Doğuda insanlarımız çile çekerken, açlık sınırının altında yaşarken, ekonomik bir bunalımın içine girmişken ve hala daha ülkemizi bölmek isteyen örgütlerin provakasyonları ile uğraşırken, bir de mülteci sorununu mu ele alacağız şeklinde bir düşünceye kapılmayın lütfen. Hiçbirimiz onların yerinde olmak istemezdik, onların bir bayrağı veya bir vatanı yok. Onlar bizim ülkemizde adeta esir gibiler.
Şu ana kadar iki belgesel izledim mültecilerle ilgili. İlki, Filistin, Irak ve İran’dan ülkemize iltica eden mültecileri ele alıyordu. Yani, çoğu beyaz Arap ve Acem mülteciler… Malumunuz Irak ve Filistin hala işgal altında ve her gün yüzlerce insan ölüyor. Bu kaos ortamından kurulmak isteyen birçok Arap, daha iyi bir yaşam standardına kavuşmak için Türkiye’ye iltica ediyor. Çoğu İranlının Türkiye’ye kaçış sebebi ülkenin yönetiminden memnuniyetsizlik. İranlı mültecilerin çoğu eşcinsel, geri kalanı ise solcu kesim. Özellikle İran’da eşcinseller tepkiyle karşılanıyormuş. Ebeveynlerin çocuğunu bu durumundan dolayı hor görmesi, eşcinselleri hayvan yerine bile koymayan,onlara ucube, haysiyetsiz, insan dışı bir varlıkmış gözüyle bakan cahiliye devrini aşamamış insanların çok oluşu ve bütün bunlar yetmiyormuş gibi eşcinsellere ağır cezaların uygulanması İranlıların rotalarını komşuları Türkiye’ye çevirmesine sebep olmuş.
İkincisi, Afrika’daki savaştan kaçan ve Türkiye’ye sığınan siyahi mülteciler. Onların işleri oldukça zor. Ten renginden dolayı Türk olmadığı belli olan bu insanlar ülkemizde en çok eziyet gören mülteciler sınıfı. Çoğu kez tacize ve gaspa uğrayan bu insanlar barınacak bir yer dahi bulamıyorlar ülkemizde. Çoğu zaten diğer büyük ülkelere iltica ederken ölüp gidiyorlar.İnsanların acizliğini kullanıp hayalleriyle oynayan dolandırıcı ve düzenbazlara söyleyecek söz bulamıyorum, öldürdükleri mültecileri düşünüp vicdan azabı çekmiyorlar mı hiç? Uykuları kaçmıyor mu? Ülkemiz bu ve benzeri insan sömürücülerine karşı harekete geçmeli!
Ne kadar yazık! Halbuki onlar da bizim gibi insanlar. Kimisi öğretmen, kimisi şoför, kimisi doktor… Bizim ülkemize geldikleri zaman ise hiçbir şey olup çıkıyorlar. İnşaatta çalışıyor, hamallık yapıyorlar, eziliyorlar, çıldırma noktasına geliyorlar. Ailelerinden çeşitli sabeplerden dolayı ayrılan bu insanları dil, din, ırk ayrımı yapmadan kabul etmeliyiz. Onlar Türkiye’ye güveniyorlardı…
Peki bu insanlar neden Türkiye’ye göç ediyorlar?
- Birincisi, Türkiye’de barış ortamının mevcut oluşu ve haklara saygı gösterilmesi.
- İkincisi, mültecilerin Avrupa’ya kaçak olarak gitmek istemesi ve Türkiye’nin ,Avrupa’ya geçiş noktası üzerinde bulunması.
- Diğer ülkelere nazaran ekonomik olarak daha ileri oluşumuz.
- İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde iş olanaklarının çok oluşu.
- Türkiye’nin diğer ülkelere göre daha az milliyetçi oluşu… gibi
Sonuç olarak ükemizdeki mülteciler ya ölüyor ya sınır dışı ediliyorlar. Bir kısmı ya Avrupa’ya kaçıyor ya da evlenip Türkiye vatandaşı oluyor. Çoğu mülteci de döneceğine ölmeyi tercih edip, düşük hayat koşulları altında yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.
(Not: Durum Avrupa’da da farksız değil.)
Devamını okuyun...>>
Devamını okuyun...>>