Subscribe

RSS Feed (xml)

Powered By

Skin Design:
Free Blogger Skins

Powered by Blogger

31 May 2008

Gerçek Bir KATLİAM!!!

Yirmi altı Şubat gece yarısı,
Tank, top sesleriyle uyandı Hür ve bağımsız Azerbaycan'da
Günahsız, masum, Hocalı halkı.
Anlamadılar önce uyku semesine, Yattılar kapı eşiklerine
güya- sipere Var mıydı sizce karşı koyma şansları?
Tam techizatlı binlerce Ermeni askerine!
Gece soğuk, düşman acımasız, her yer karanlık, Hocalı'da katlediliyor çoluk çocuk!
Nerede insanlık? Onlara göre değil! Onlara göre olsaydı bu kutsal kavram!
Yaşlı, kadın, ihtiyar, kundaktaki bebelerle dolar mıydı mezarlık!
Utandın mı bundan Koçeryan? Kınadın mı bunu Hrank?
Sen benim dedemi bırak, kendi yaptıklarına bak!
Devam et sen, Miterant'a, Bush'a, Merkel'e kurt masalı anlatmaya,
Gerçek soykırım işte budur, bu resme çok iyi bak!
-----------------------------------------YUKARIDAKİ ŞİİRİ YAZAN:AHTUNA


İnsanlık tarihinin en kanlı sayfaları… 1992 yılı Azeriler için bir yas yılı olmuştur. Binlerce Azeri Türk'ü, Karabağ’ da işkenceye uğrayarak öldürülmüş, niceleri de komşu illere ve Bakü’ ye göç ettirilmiştir. Bu sadece Azeriler için değil, bütün Türkler için hezeyan niteliğinde bir sonuç arz eder. Ben bu olayı ilk öğrendiğimde, şaşırdım ve üzüldüm. Şaşırdığım nokta, Rusların desteklediği Ermeni askerlerinin gözlerini kırpmadan (çoluk, çocuk, yaşlı, kadın demeden ) uyguladığı , Çin işkencelerinden daha vahim olan eziyetlerdir. Aşağıda göstereceğim resimler, bu işkencelerin birer kanıtı niteliğindedir:



Bebeklere işkence ederek öldüren Ermeni askerleri!!!








Ermeni askerlerinin işkencelerinden kaçarak, evsiz barksız kalan binlerce Azeri'nin içler acısı hali.












İnternet sitesinde okuduğum , görgü tanıklarıyla gerçekliği kanıtlanmış , vahşet dolu bir olayı sizelerle paylaşmak istiyorum:

-Ermeni askerlerinin canları sıkılır ve futbol maçı yapmaya karar verirler. Futbol maçı yapmak için iki direk ve bir topa ihtiyaçları vardır. Onlar, bunları nasıl tedarik etmişlerdir biliyor musunuz? Yakaladıkları iki Azeri kadınının kafasıyla gövdesini ayırırlar ve kafalarından direk yaparlar. Top arayışına girmişlerdir, yoldan geçen bir kel Azeri çocuğunu gözlerine kestirler. Düşünürler ki, bu kafadan iyi top olur - gerisini siz tahmin edebilirsiniz. Peki, böyle bir vahşet , Naziler'den bu yana yaşanmış mıdır? Bu olayı kaç milyon biliyor ve kabul ediyor?


Bize ‘’ Ermeni soykırımı yaptınız ‘’ diyorlar. (Sözde Ermeni soykırımı) Peki, ya sizler ne yaptınız?


Soydaşlarımız vahşice öldürdünüz,
insanları evsiz barksız kodunuz,
bir de üstüne üstlük, iftira attınız.
Bir gün adalet yerini bulacak!


Uyan Türkiye’m ! Türkler, uyanın !


Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım.
Kükremiş sen gibiyim, bendimi çiğner aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
MEHMET ÂKİF ERSOY


Aşağıda bir internet sitesine yorum yapan Sadi arkadaşımın güzel yorumuna yer vermek istedim:

" Yavuz hırsız ev sahibini bastırır " misali zulüme, soykırıma uğrayan Türkler, yaygarayı koparan ise Ermeniler… Şimdi bazıları diyeceklerdir ki " Canım, bunu bu kadar büyütmeyelim. Hamaset yapmayalım. Olan olmuş, unutalım ve affedelim. " Bunu söyleyenlere Sadi şöyle diyor : "Zalimleri affetmek mazlumlara zulümdür. " Affedersiniz, ama sormadan edemiyorum: Ermenilerinki can da Azeri Türkününki patlıcan mı ?
Victor Hugo ile bitirelim : "Şeytanın iki adı vardır. Biri şeytan öbürü yalan. "


''ATİ' Yİ KARANLIK GÖREREK AZMİ BIRAKMAK, ALÇAK BİR ÖLÜM VARSA, EMİNİM BUDUR ANCAK.''

Hiçbir zaman , vurdum duymazlık yapmayalım, umudumuzu kaybetmeyelim. Kadercililiğe düşmeyelim. Çalışalım, çabalayalım. Hakkımızı arayacak gücü elde edelim. Ben inanıyorum ki ay yıldız , bir gün bütün dünyaya hükmedecek.
Adalet, barış, kardeşlik getirecek...
Devamını okuyun...>>
Devamını okuyun...>>

Kurt(Böri) ve Çaydanlık Kelimeleri- Türk Dili Hakkında Birkaç Düşünce




Türk dili ve edebiyatı öğrencisi olduğum için, artık Türk dili hakkında bir kaç söz söyleyebileceğimi düşünüyorum. Koca bir sene Türk dilinin tarihî seyrini, yazarlarını ,onların eserlerini ve Türk dil bilgisi kurallarını öğrendim. Tabii bizim işlediğimiz dersler, lisedeki bilgilerimizle alakasızdır. Bu bölümde, Türkçe kelimelerin etimolojisinin ( köken ) nereden geldiğini ve ne gibi değişiklikler geçirdiğini muhakeme ediyoruz. Anlatacaklarım Türk dilinin grameri ile ilgili olacaktır. Bu bir senede Yrd. Doç. Dr. Fatma Sibel Bayraktar öğretmenimden duyduğum, ilginç bir takım bilgiler vereceğim size:




1 - Türkler, Orta Asya' da yaşadığı dönem içerisinde avcılık, tarımcılık gibi bir takım işlerle uğraşmış ve yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Türkler bulunduğu ortamdan dolayı sürekli doğa ile mücadele etmişlerdir, bu onların gerçekçilik yönünün olmuşmasındaki başlıca müessirdir. Orta Asya'da yaşayan Türklerin çoğu kuraklık nedeniyle batıya, kuzeybatıya ve güneye göç etmek zorunda kalmışlardır. Orta Asya'da kalan Türkler ise doğayla ve vahşi yaşamla mücadele etmişler ve savaşçılık özelliklerini bir süre daha devam ettirmişlerdir. Türklerin, o dönemde en çok korktukları ve kutsal saydıkları hayvan '' Böri '' imiş. '' Böri '' eski Türkçe' de '' Kurt '' demekmiş. Peki, biz şu anda neden kurtlara "böri" demiyoruz , hiç düşündünüz mü? Türkler kurtlardan çok korkarlarmış, çünkü kurtlar; o kuraklık dönemlerinde koyunlara, kuzulara ve insanlara saldırırlarmış. Bizim o zamanki Türkler korktukları hayvanların ismini söylediklerinde geleceklerini zannederlermiş, bundan dolayı ne zaman börinin ismini anacak olsalar, onun yerine elmaların içindeki kurtçukların isimlerini söylerlermiş. Böylelikle böri ismi unutulmuştur. Bunu ilk duyduğumda aklıma küçükken dolaplardan çıkacağını sandığımız '' Üç harfliler '' geldi. Kim bilir, Arapça bir kelime olan cin de belirli bir zamana dilimi sonra unutulur ve yerine belki de birleşik bir isim olan '' üç harfliller '' kullanılır.


2 - Türk dili çok gelişmiş bir dildir. Bunu 9. yy' da ortaya çıkarılan Orhun Abideleri' nin dilinden anlayabiliyoruz. Türklerin ilk eserlerinin Arhun Abideler' i olduğunu biliyoruz, fakat Türklerde yazı dili çok önceden başlamıştır. Bir çok türkolog bu görüşü savunmaktadır. Türk dili, o dönemlerde en saf halindedir ve dışarıdan çok az etkilenmiştir. 18. yy' a geldiğimizde karşımıza bambaşka bir Türkçe çıkar. Bu Türkçe ( yani batı Türkçesinden bahsediyorum. ) Arapça ve Farsça' nın etkisinde kalmış ve adeta sûn' i bir dil olmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra buna bir çare aranmış ve bütün yabancı kelimeler dilimizden aforoz edilmek istenmiştir. Bu çok saçma bir karardır. Bir dilin gelişmişliğini, diğer dillerden aldığı yabancı kelimelerin fazlalığından anlarız. Bu gün bir çok çağdaş, gelişmiş diyebileceğimiz milliyetler, diğer dillerden yararlanmaktadırlar. ( ingilizce, Farsçadan etkilenmiş birader:brother;
mader:mother; kat' :cut. Bu Farsça kelimeleri almış ve İngilizceleştirmişlerdir. )Bizim dilimizdeki köşe, kalem ve kitap gibi bir takım kelimeler de Farsa, Arap dilinden alınmış ve Türkçeleştirilmiştir, yani kendi ses özelliklerimize çevrilmiş ve o kelimeyle alakalı deyimler yaratılmıştır. ( köşe kapmak, baş köşe... gibi) Şimdi size söyleyeceğim kelimede 3 farklı dilin etkisini göreceksiniz: '' ÇAY- DAN - LIK'' burada '' Çay '' Çince bir kelime , ''Dan'' Farsçadan alınmış bir ek,'' Lık '' ise Türkçedeki yapım eklerimizden biridir. Türk dilinin ne kadar geliştiğini görebiliyorsunuz.
Şu anda da İngiliz dilinin etkisi altındayız, o dil ne kadar bizim ses özelliklerimize uymasa da yine de yararlanmamız gerektiğini düşünüyorum, bu şekilde dil zenginleşir, gerilemez. Aldığımız yabancı kökenli kelimeleri evirip çevirelim ve Türkçeye uyduralım, işte o zaman Türk dili dünya dilleri arasındaki yerini bir def' a daha pekiştirir.






Devamını okuyun...>>
Devamını okuyun...>>

8 May 2008

Dünya'da Türklerin Yeri ve Önemi

Bugünkü yazımda sizlere, Dünya'da mevcut olan bağımsız Türk devletleri, özerk Türk devletleri ve Türk haklarından bahsedeceğim. Dünyada bağımsız yedi Türk devleti vardır: Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Azerbaycan. Özerk Türk devletleri: Altay, Balkarya, Başkırdistan, Çuvaşistan, Dağıstan, Doğu Türkistan, Gagavuzya, Hakasya, Karaçay, Karakalpakistan, Nahçivan, Saha Yakutistan, Tataristan, Taymir ve Tuva. Türk halklarından ise bildiğim birkaç tanesini sizlere sayacağım: Makedonya Türkleri, Bulgaristan Türkleri, Kosova Türkleri, İran ve Irak Türkmenleri...

Tarihi, kültürü, dili ve özü bir olan Türkler Dünya'da ne kadar da geniş bir alana yayılmışlar, değil mi? Orta Asya'da başlayan bu serüven, Viyana'da sona ermiştir. Türklerin nüfusunun Dünya'da ikiyüzelli milyon civarında olduğunu düşünürsek, Türklerin ne kadar ürkütücü bir konumda olduğu konusunda mantık da yürütebiliriz. Yüz ölçümü olarak bağımsız Türk devletlerinin içinde en geniş alana yayılmış olan Türk devleti, Kazakistan'dır. Orta Asya'da Türklerin yaşadığı alanlar çok fazladır, fakat ne yazık ki, bu yerlerin çoğunda Çin ve Rusya tarafından bir asimile politikası yürütülmektedir. Günümüzde Türk nüfusu çeşitli saldırılara marus kalmakta ve gün geçtikçe azalmakta. Bunun başlıca sebebi, bir birlik oluşturamamış olmamızdır. Hani derler ya, '' Birlikten kuvvet doğar." gerçekten de öyle, eğer biz şu an da, Orta Asya'daki soydaşlarımıza ulaşabilsek ya da Orta Asya'daki Türkler birbirlerine yardımda bulunsa, şu an Çin ve Rusya, nüfus kırma politikalarına devam edemeyecekti. Soydaşlarımıza yönelik bu nüfus kırma politikası, yalnızca Orta Asya’da yaşanmıyor: Kafkaslar’da da Ermenistan, yakın bir tarihte Türklere kinini kusmuş ve acımasızca birçok Azeri’yi katletmiştir. Azerbaycan’da binlerce insan canından olmuş, niceleri de doğduğu, büyüdüğü topraklardan göç etmek zorunda bırakılmıştır. Yabancı güçler nüfus kırma politikasına son verdikleri zaman, nedense asimile politikası devreye girmekte: Özellikle Ruslar, Türklerin isim ve soyadlarıyla oynayarak bir ayrılaştırma politikası gütmektedirler. Sonra soruyorsun has Türk’e: “Sen Türk müsün” diye: ''Hayır ben Rus’um” cevabıyla alıyorsun. Ruslar’ın, bizim dilimizi, tarihimizi, kültürümüzü bizden daha fazla bilmeleri de tartışılması gereken bir konu aslında. Adamın işi gücü yok, Türk dili ve tarihini araştırıyor, neden acaba? Biraz düşünürseniz, bunun çok basit bir cevabı olduğunun farkına varırsınız. Çinlilerin de Türklere karşı bir garezi olduğu muhakkak. Türklerle baş edemeyeceğini anlayıp, çareyi Çin Seddi’nde bulan Çinliler de Türklerden kurtulma çabasında. Özellikle Çin’de Türk nüfusunu kırmak için, Türklere bir çok saldırıda bulunuluyormuş. Çin topraklarında bulunan, Doğu Türkistan özerk devletindeki Türklerin kendi dilini konuşması yasaklanmış ve aşırı baskıcı bir politikayla karşı karşıyaymış soydaşlarımız. Anlaşılan biz, bu çekik gözlülerin gözlerini baya korkutmuşuz. Tabiî Moğolistan’ı da unutmamak gerek. Yıllarca Moğolistan ile savaşan Kazak Türklerinin şu an kendilerini Moğol sanmaları da gülünecek bir hadisedir hani.

Peki, bu güçlü ve itibarlı olan ülkelerin bizim üzerimizde oynadıkları bu oyunları neye bağlarsınız, yani bizden ne istiyor bunlar? Başka millet kalmadı da bizimle mi uğraşıyor bu ahmaklar? Evet, bunun çeşitli sebepleri var tabiî ki. Onlar için biz, sosyal ve ekonomik bir tehlikeyiz. Türkiye’de bor mineralleri, Azerbaycan ve Türkmenistan’da petrol, Kazakistan’da ise doğalgaz gibi yer altı kaynakları mevcut. Bu ülkelerin birleşmesiyle, bir süper gücün oluşabileceği, Dünya’ya hüküm sürebileceği ihtimali onları korkutuyor. Bizden korkuyorlar, çünkü Türkler yeryüzündeki diğer milletlere göre daha savaşçı, inatçı, yiğit ve korkusuzdur. Gerçi şu an savaşçılık özelliğimizi kaybetmiş olsak dahi, yine de güçlü ülkeler arasında yerimizi alabilecek istidata sahip olabileceğimiz kanısındayım.

Türklerin bir gün, o kör olmuş gözlerini açıp da tekrar Dünya’ya kafa tutabileceklerinden şüphem yok.Fakat bu çok uzun bir zaman dilimi isteyecektir.Bizim için ilk aşama, birliğimizi kurmak,ilişkileri sıkı tutmak ve çalışmak, çalışmak, çalışmak olmalıdır.
Devamını okuyun...>>
Devamını okuyun...>>

6 May 2008

TUTKULARIMIZ....

Tutkularımız... Tutku ne demek? Tutku, -Kökünden de anlaşıldığı üzere- bağlanmak demektir. Ama öyle böyle bir bağlanmak değildir bu; içinde aşırı bir istek uyanmalı. Tutkuyu sevgiyle özdeşleştirebiliriz. Sevgin ne kadar büyük olursa, tutkun da o denli büyük olur ve karşıdaki kişi veya mefhuma bağlanır, ona ulaşmak için arzu duyarsın.

Tutku, bazen soyut bazende somut bir varlığa olabilir: '' Serpil' e tutkularım çok yoğun. '' veya ''Tek tutkum öğretmen olmak. ''Evet, tutkularımız bizi çepe çevre sarmış durumda.Hepimizin tutkuları vardır; kiminin tek tutkusu çocuğu, kiminin işi, kiminin parası, kiminin ailesi, kiminin sevgilisi... İnsan ilk önce hayal ediyor: "Ben öğretmen olacağım." , daha sonra durmadan çalışıp, çabalıyor: ''Bugün deneme sınavından seksen netim var, bakalım diğerinde yükseltebilecek miyim?" Sonra üç buçuk saatlik bir sınava tabiî tutuluyorsun ve yapamadığın herbir soru için kafa patlatıyorsun, ve sonuç; hayal gerçek oluyor... Hayalimiz gerçekleştiği zaman devreye tutkular girer. İnsanoğlu hiçbir zaman kendini sınırlamamıştır, özellikle tutkuları söz konusuyken: Edison ilk önce elektiriği buldu. İnsanlar tutkuları sayesindedir ki bunu değerlendirdiler, kendilerine ışık tuttular. Elektrikten sonra ampul, televizyon, bilgisayar gibi, günlük hayatımızı kolaylaştıran birçok buluş meydana geldi. Bunların hepsi sınırsız tutkularımızın birer sonucudur, mesela bu tutkunun ismi; ilim, bilim, fen tutkusudur. Bu güzel örnekten sonra kendi tutkuma devam edebilirim. Hayal gerçek olmuştu, peki yerimde saymalı mıydım? Hayır, önce hayal ettim,sonra belirli bir yol izledim ve dağın zirvesine, bütün zorlukları aşarak yavaş yavaş tırmandım. önceleri benim için tek gaye üniversiteyi kazanmakken, şimdi ise çok iyi bir öğretmen olmak için çabalıyorum. O zaman şöyle bir genelleme yapmak mümkün: Şu an modernize edilmiş dünyada, çağdaş birer birey gibi yaşayabiliyorsak bu, tutkularımız sayesindedir.

İnsanoğlu, umarım hiçbir zaman tutkularından vazgeçmez. Tutkularımızı ne zaman bir kenara atsak, bir savsaklama döneminin içinde buluruz kendimizi. Bu yüzden amaçlarımızın, hayallerimizin ve tutkularımızın takipçileri olalım, işte o vakit bu dünya daha yaşanılabilir bir hâl alacaktır.
Devamını okuyun...>>
Devamını okuyun...>>