Subscribe

RSS Feed (xml)

Powered By

Skin Design:
Free Blogger Skins

Powered by Blogger

27 Eyl 2008

Hayallerimiz!

Hayallerimiz, çoğu yarım kalmış, üşümüş, yalnız düşmüş. Uykulu gözlerimizden damlayan umut yüklü hikayelerimiz, yanaklarımızda acemî gülüşlerimizden kalan çizgiler, yollar, sevdalar...

Dudaklarımızdan sızan ateşli cümlelerimiz ve ne yana sığdıracağımız meçhûl çocuksu heyecanımız.

Ardımızda masmavi bir okyanus derinliği, önümüzde yemyeşil çimenlerin tertemiz dinginliği, tedirgin beklentilerimiz. Avuçlarımızda kırılgan güvercinler, kanatlarında gül dalının ağırlığı.

Bekliyoruz...




Onur Şahin/2008

-------------------------------------------------------------------------------------------

Daha yeni başlamıştık üniversiteye, heyecanlıydık ve yeni kişiler tanıdığımız için de mutluyduk. O akşam imsak vaktine kadar ne güzel, ne özel konular paylaşmıştık birbirimizle. Onur ağabey(Onur Şahin:geleceğin şair ve yazarlarından olur kendisi:) işte o güzel anları bu harikulade yazı ile ölümsüzleştirdi. Ona sonsuz teşekkürler... Çok özledim sizi çok!
Devamını okuyun...>>
Devamını okuyun...>>

21 Eyl 2008

Türkleri Seviyorsan Vekilliği Unutacaksın!

Ermeni Diasporası Türkiye ve Atatürk hayranı Amerikalı kadın vekil Jean Schmidt aleyhinde kampanya başlattı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Türkiye-Ermenistan milli maçını izlemek üzere Erivan'a gitmesiyle iki ülke arasında başlayan sıcak atmosfere Ermeni Diasporası gölge düşürdü. Amerika'da Güney Ohio'dan Temsilciler Meclisi'ne giren kadın milletvekili Jean Schmidt, Türkiye'yi, Türkler'i ve Atatürk'ü öven konuşmaları nedeniyle Ermeni lobisinin hedefi haline geldi. Gunther Levy'nin Türkiye hakkındaki kitabını okuduktan sonra Türkiye'ye ve Atatürk'e hayran olan kadın vekil geçtiğimiz 19 Mayıs'ta Kurtuluş Savaşı ve Atatürk'ün büyük vizyonunu öven bir konuşma yaptı.

Türk günü etkinliklerinde Türkler'in yanında Türk bayrağıyla yer almasının ardından seçim kampanyası için de Ohio'da Türkler tarafından işletilen restoranlarda yemek davetleri düzenledi. Temsilciler Meclisi'ne “Ermeni soykırım yasa tasarısı” getirildiğinde bu tasarıya karşı en büyük mücadeleyi veren yine Schmidt oldu.


Ancak 56 yaşındaki vekilin seçim bölgesinde sadece 3 bin 159 Türk olmasına rağmen Türkler'e duyduğu bu büyük sevgi ona pahalıya patladı. Ermeni lobisi Schmidt'in bir sonraki seçimlerde koltuğunu kaybetmesi için kampanya başlattı. Karşısına Ermeni asıllı Amerikalı David Krikoryan'ı vekil adayı olarak çıkarma kararı aldı. ANCAgibi Ermeni lobisinin güçlü örgütlerinin de Krikoryan'a maddi destek sağlayacağı belirtiliyor.

Schimid, Atatürk için, “Bir büyük lider 19 Mayıs'ta uzun yolculuğuna başladı. Bir hayal gerçek oldu ve büyük bir millet doğdu. Bu insanın hayatından hepimiz ders almalıyız” demişti.






Devamını okuyun...>>
Devamını okuyun...>>

14 Eyl 2008

VuRgUn



Engin denizlerdeki güneşin yansıması gözlerin,
Beni başka diyarlara götüren sözlerin,
Kuş tüyü misali saçların,
Gökyüzündeki ani belirişin...

Siren sesi... Yeni bir başlangıç yine.
Vurgun denizlerde yol alan gemilerden bir yenisi daha.
Arsız gönül aradığını bulabilir mi bu meçhul dünyada?

Ey güzel!
Bu kaçıncı yaprak kalbinden düşen?
Usanmadın mı deli gönüllerden?
Sen ki afet-i Devrandın şu kısa ömrümde.
Ne olurdu benim için bir kez daha gülümsesen.

Kadir Tutku Kara

Devamını okuyun...>>
Devamını okuyun...>>

Sonunda 'Mim'lendim!!:)


Sevgili Çobankızı'nın 'mim'lediği 'evde nefret edilesi durumlar' konulu yazıya dün başlamak içimden gelmemişti. Uzatmadan ödevimi hemen yapayım dedim ve büyük bir istekle başladım yazmaya.

Evde nefret edilesi durumlar:

-Ablamın kuşun cikciklemesine sinir oluşu ve bu sebeple kuşa sürekli marul yedirmesi:)

-Bir kat üzerimizde oturan, yaşayan ölü diye tabir edebileceğimiz, ağzı kokan yaşlı amcanın, kapının önünde oynayan çocuklara: " Haydi, kapınızın önüne, haydi!" diyerek çemkirmesi.

-Kapıcının sürekli bizden su istemesi ve bir kez bile bunun için teşekkür etmemesi.

-Yazı yazmaya konsantre olmuş bir vaziyetteyken, annemin çayla odaya girmesi ve: "Hadi oğlum, biraz ben gireyim bilgisayara, bir çay keyfi yapayım" diyerek emr-i vaki yapması.

-Ben uyurken, beni uyandıracak kadar sesli konuşulması.

-Televizyon seyrederken birden kanal değiştirilmesi.

-Çantamın ve telefonunum karıştırılması.

-Ayakkabımın üstüne ayakkabı konulması.

-Evcümen bir yapıya sahip olduğumu bilmesine rağmen annemin, beni ısrarla ekmek almaya göndermesi.

-Ablama soru sorduğumda, isteksizce cevap vermesi; cevaplarken lafı ağzında gevelemesi ve sözcükleri yuvarlamasından nefret ediyorum, sonrasında anlamadığımı belirttiğimde ise şu sinir bozucu cümleyi söylüyor bana: "Anlamını beklemiyordum zaten!" Komik mi şimdi bu?:)

-Evin haddinden fazla düzenli olması.

-Sürahinin hiç doldurulmaması.

-Ablamın narsist hareketleri.

-Kitap okurken televiyonun açılması.

-Karşıdaki komşumuzun aşırı muhafazakar oluşu ve benim varlığımın ona rahatsızlık verdiğini hareketleriyle belli etmesi.

-İkinci kattaki sapık komşumuzun büyük-küçük demeden bütün kızları ve erkekleri balkonda gözetlemesi.

-Aşağı kattaki kafadan kontak komşumuzun, -kendisinden akıllı olduğunu düşündüğüm- köpeğinin sürekli havlaması.

-Duvarlar ince olduğundan yan apartmanda oturanlarında sesleri rahatça duyulabiliyor. Yan apartmandaki karı-kocanın sürekli anne-baba kavgası yapması ve bundan dolayı sabahları uykumun yarıda kesilmesi.

-Kaplumbağamızın evde kaybolması ve bütün gün onu aramamız.

-ve evde ben yokmuşum gibi davranılmamasından nefret ediyorum.:))


Sanırım ben de bu yazıyı 2 kişiye paslamalıyım, 'mim'lemenin adetiymiş bu herhalde. O zaman ben de Pandora ve Gaykedi'yi 'mim'liyorum. Hayırlı uğurlu olsunnn...:)))

Teşekkürler Çobankızı...
Devamını okuyun...>>
Devamını okuyun...>>

13 Eyl 2008

Osmanlıca mı, o da ne?:)


Seni bulmaktan çok aramak isterim.
seni sevmeden önce anlamak isterim.
seni bir ömür boyu bitirmek değil,
sana hep yeniden başlamak isterim.

Özdemir Asaf


Ameliyattan beş gün sonra adam gibi internete girip bir şeyler karalamayı tercih ettim. Zamanımın büyük bir bölümünü bu sıralar kitap okuyarak ve televizyon seyrederek geçiriyorum. Özellikle sabahları yayımlanan kadın programlarının tiryaksi oldum denebilir, bence ne kadar saçma olursa olsun bu tür programların bağlıyıcı bir etkisi olduğu muhakkak. Bu programları istisnasız her gün seyreden, olayı alışkanlık haline getiren bayanlara artık kızamıyorum nedense:) Bence o programlar Türk halkının yaşayışının, mizahî yönünün bir yansıması. Bu tür programları seyrederek zaman öldüren, hayattan haberi olmayan bir kuşak yetişiyor, bu gerçekten çok üzücü. Ama arada gülmek için seyretmek gerekiyor ya:)

Her neyse sadete gelelim, kanalları kolaçan ederken, 'Selena' isimli bir dizi gözüme çarptı. Çocuk dizilerini seyretmek adetim değildir. Osmanlıca ödevimi bitirmeye koyulayım dedim,Canım ne kadar sıkıldı tahmin edin artık:) Bir taraftan Osmanlıca ödevini yapıyor, diğer taraftan göz ucuyla diziyi izliyordum. Zihnimin, Halit Ziya Uşaklıgil'in 'Mai ve Siyah' romanındaki Osmanlıca kelimeleri ve anlamları ezberlemekten yorulduğu bir vakit, 'Selena' isimli dizinin başrol oyuncusuna söylenen yukarıda yazdığım dize adeta bende rahatlama etkisi yarattı. Can çekişen balığın tuzlu suya atılarak azad edilmesi şeklinde beliren bu rahatlık sayesinde silkelendim, daha sonra ise kurnazlık yapıp kitaptan bir sayfa atladım.(Bunu ilk defa yaptım,inşallah alışkanlık haline getirmem.) Ve işte o an topluma ait bir birey olduğumun farkına vardım:)

Belirtmeden geçmeyeyim: Sevgili Çoban kızı'nın 'mim'lediği 'Evde nefret edilesi durumlar' konulu yazıyı yazmak şimdilik kısmet olmadı. O amaçla girdim internete ama nedense yaşadığım bir olayı anlatıp, bu güzel şiiri sizinle paylaşmak geldi içimden. Şiirin tadını çıkarmanız dileğiyle. Çoban Kızı yarın kesin yazacağım, teşekkürler...
Devamını okuyun...>>
Devamını okuyun...>>

11 Eyl 2008

Ben Çocuğum Diyenlere...


Bir Bilgeye sormuşlar:
Dünya'nın en olgun insanı olduğunuz söyleniyor,buna katılıyor musunuz?

O da:
Dünya'nın en aptalca kanısı bu, demiş.

Peki, o zaman dünyanın en olgun insanı ya da olgun insanı kim?
Bilgenin cevabı bizi düşünmeye sevkeder. Çok şaşırtıcı ve kimilerine göre aptalca bir cevap veriyor bilge:

Dünya'nın en olgun insanı ben değilim; hayatı boyunca okumuş, kendini geliştirmiş bu yüz yaşındaki adam, bir çocuğun olgunluğuna erişememiş, der kendine göstererek...


Ben de bir hata yaptığımda çocukluğumu bahane ederek, hatamı örtbas edenlerdenim. Halbuki bu çok yanlış bir düşünce, çünkü saf, çıkarsız, düşüncelerini korkusuzca hayata haykırabilecek, kısacası çocuk olgunluğuna erişmiş biri kolay kolay başkalarını yüz üstü bırakmaz, kalp kırmaz,kıramaz, çıkar ilişkisine dayalı bir dostluk edinemez,yalan söylemez,çalıp çırpmaz, insan öldüremez ve daha bir sürü şey...

Keşke hep çocuk kalabilsek, inanın bu dünya bizim için daha yaşanılabilir olurdu.

Teşekkürler...
Devamını okuyun...>>
Devamını okuyun...>>

7 Eyl 2008

Ülkemize İltica Eden Mülteciler ve Durumları


Bugünlerde yazı yazmaya hiç niyetim yok. Ama yazmadan da olmuyor ki. İnsanlar namaz kılarken, oruç tutarken, kısacası Allah’a karşı sorumluluklarını yerine getirirken nasıl ruhunun derinliklerinde mistik bir gücü, maneviyatın doruğuna erişmenin verdiği haz ve mutluluğu hissederse, ben de yazı yazarken aynı oranda saadete eriyorum.

Bu yazımda sizlere yabancı ülkelerden Türkiye’ye iltica eden Mültecilerden bahsetmek istiyorum. Bugün Ntv , Mültecilerle ilgili bir belgesel yayımladı. Ne yalan söyleyeyim içim burkuldu onları izlerken. Doğuda insanlarımız çile çekerken, açlık sınırının altında yaşarken, ekonomik bir bunalımın içine girmişken ve hala daha ülkemizi bölmek isteyen örgütlerin provakasyonları ile uğraşırken, bir de mülteci sorununu mu ele alacağız şeklinde bir düşünceye kapılmayın lütfen. Hiçbirimiz onların yerinde olmak istemezdik, onların bir bayrağı veya bir vatanı yok. Onlar bizim ülkemizde adeta esir gibiler.

Şu ana kadar iki belgesel izledim mültecilerle ilgili. İlki, Filistin, Irak ve İran’dan ülkemize iltica eden mültecileri ele alıyordu. Yani, çoğu beyaz Arap ve Acem mülteciler… Malumunuz Irak ve Filistin hala işgal altında ve her gün yüzlerce insan ölüyor. Bu kaos ortamından kurulmak isteyen birçok Arap, daha iyi bir yaşam standardına kavuşmak için Türkiye’ye iltica ediyor. Çoğu İranlının Türkiye’ye kaçış sebebi ülkenin yönetiminden memnuniyetsizlik. İranlı mültecilerin çoğu eşcinsel, geri kalanı ise solcu kesim. Özellikle İran’da eşcinseller tepkiyle karşılanıyormuş. Ebeveynlerin çocuğunu bu durumundan dolayı hor görmesi, eşcinselleri hayvan yerine bile koymayan,onlara ucube, haysiyetsiz, insan dışı bir varlıkmış gözüyle bakan cahiliye devrini aşamamış insanların çok oluşu ve bütün bunlar yetmiyormuş gibi eşcinsellere ağır cezaların uygulanması İranlıların rotalarını komşuları Türkiye’ye çevirmesine sebep olmuş.

İkincisi, Afrika’daki savaştan kaçan ve Türkiye’ye sığınan siyahi mülteciler. Onların işleri oldukça zor. Ten renginden dolayı Türk olmadığı belli olan bu insanlar ülkemizde en çok eziyet gören mülteciler sınıfı. Çoğu kez tacize ve gaspa uğrayan bu insanlar barınacak bir yer dahi bulamıyorlar ülkemizde. Çoğu zaten diğer büyük ülkelere iltica ederken ölüp gidiyorlar.İnsanların acizliğini kullanıp hayalleriyle oynayan dolandırıcı ve düzenbazlara söyleyecek söz bulamıyorum, öldürdükleri mültecileri düşünüp vicdan azabı çekmiyorlar mı hiç? Uykuları kaçmıyor mu? Ülkemiz bu ve benzeri insan sömürücülerine karşı harekete geçmeli!

Ne kadar yazık! Halbuki onlar da bizim gibi insanlar. Kimisi öğretmen, kimisi şoför, kimisi doktor… Bizim ülkemize geldikleri zaman ise hiçbir şey olup çıkıyorlar. İnşaatta çalışıyor, hamallık yapıyorlar, eziliyorlar, çıldırma noktasına geliyorlar. Ailelerinden çeşitli sabeplerden dolayı ayrılan bu insanları dil, din, ırk ayrımı yapmadan kabul etmeliyiz. Onlar Türkiye’ye güveniyorlardı…

Peki bu insanlar neden Türkiye’ye göç ediyorlar?
- Birincisi, Türkiye’de barış ortamının mevcut oluşu ve haklara saygı gösterilmesi.
- İkincisi, mültecilerin Avrupa’ya kaçak olarak gitmek istemesi ve Türkiye’nin ,Avrupa’ya geçiş noktası üzerinde bulunması.
- Diğer ülkelere nazaran ekonomik olarak daha ileri oluşumuz.
- İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde iş olanaklarının çok oluşu.
- Türkiye’nin diğer ülkelere göre daha az milliyetçi oluşu… gibi

Sonuç olarak ükemizdeki mülteciler ya ölüyor ya sınır dışı ediliyorlar. Bir kısmı ya Avrupa’ya kaçıyor ya da evlenip Türkiye vatandaşı oluyor. Çoğu mülteci de döneceğine ölmeyi tercih edip, düşük hayat koşulları altında yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.

(Not: Durum Avrupa’da da farksız değil.)

Devamını okuyun...>>
Devamını okuyun...>>

2 Eyl 2008

Diri Diri Gömülen Kadınlar Düşünün!



Filistinde genç bir kadın, babası tarafından diri diri toprağa gömülerek öldürüldü.
El Arabiya'nın internet sitesinde yer alan habere göre Filistin'de genç bir kadın, "aile şerefini" korumak gerekçesiyle diri diri toprağa gömüldü.

70'li yaşlardaki babanın polise teslim olarak kızının ölümünü haber verdiği belirtildi. İsmi açıklanmayan baba, kızın el, ayak ve ağzını bağladıktan sonra bir çukura gömdüğünü söyledi.



Filistin polisinin, otopsi yapılması için kadının cesedini çıkardığı belirtildi. Yapılacak incelemede kadında darp izi olup olmadığı yada ölümün definden önce meydana geklip gelmediği belirlenecek.
Öte yandan polisin, cinayetle ilgileri olabileceği şüphesiyle kadının dört kardeşini de gözaltına aldığı belirtildi.

Pakistan'da insan hakları örgütlerinin, vurulduktan sonra diri diri gömüldüğünü söylediği 5 kadının öldürülmesiyle ilgili soruşturma başlatıldı.

Pakistan İçişleri Bakanlığı yetkilisi Rahman Malik, geçen ay ülkenin güneybatısındaki Belucistan eyaletinin başkenti Ketta'nın Babakot köyünde 5 kadının öldürülmesiyle ilgili olarak soruşturma başlatılması ve bir hafta içinde rapor hazırlanması emrini verdiğini açıkladı.



Malik, yaptığı açıklamada, "Burası bir Avrupa toplumu değil. Bizler farklı bir toplumuz ama kadınlara karşı ne din ne de kültür adına şiddet hoş görülür" dedi.
İnsan hakları örgütleri, 3'ü seçtikleri kişilerle evlenmek isteyen 5 kadının katillerinin, bölgede güçlü ve siyasette yeri olan bir aileyle bağlantılı olduklarını ve polisin konuyu soruşturmasını engellediklerini öne sürüyor. Olay, çok sayıda kadının namus cinayetine kurban gittiği ülkeyi sarsmıştı.
Pakistan'daki İnsan Hakları Komisyonuna göre, ülkede her yıl bin civarında kadın namus cinayetine kurban gidiyor.



Ünzile insan dölü
On kardeş beşi ölü
Büyüdükçe ufak
Ve gelir de görücü

İnci gibi dişi
Görücü bilir işi
Söğüdüm ağlar gider
Olur hatun kişi

Varmadan sekizine
Ergin oldu Ünzile
Hem çocuk,hem de kadın
Onikisinde ana
Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın ünzile

Yağmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor
Yağmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor

Korkar durur gitmez
Köyün en son çitine
İnanır o sınırda dünyanın bittiğine
Ünzile insan dölü
Bilinmezlere gebe
Sırların mihletini yüklenipte beline

Varmadan sekizine
Ergin oldu Ünzile
Hem çocuk hem de kadın
Onikisinde ana
Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın Ünzile

Yağmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor
Yağmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor.
Devamını okuyun...>>
Devamını okuyun...>>