Subscribe

RSS Feed (xml)

Powered By

Skin Design:
Free Blogger Skins

Powered by Blogger

28 Ağu 2008

Beach Voley, Nam-ı değer Sahil Voleybolu

Bu sene voleybol turnuvasına üçüncü kez katıldık. Geçen senelerde bir başarı kaydedememiştik, fakat bu sene bir şeyler yapabileceğimize inanıyorduk, bunun için çalışmalara başladık. "Umut-Azim-Başarı" bu üç mefhumla yola çıktık. Biz profesyonel voleybolcular değiliz, ama voleybolu, daha doğrususu sporu seviyorduk. Ege Üniversitesi'nde Diş Hekimliği Bölümü'nü okuyan arkadaşım Mehmet ile ben eksiklerimizi tamamlamak için kendimize 15 gün süre tanıdık, bu 15 günde neler yapmadık ki:



1- Saat üçte kumsalda oynamaya başlıyorduk, saat altıya kadar ne yaparsak kâr. 3 saat sonra 15 dakika mola veriyorduk. Birlikte en yakın bakkala gidip buz gibi kola içmek kadar güzel şey yoktu çalışmalarımızdan sonra. Keyfimize diyecek yoktu... Her geçen gün daha çok hırslanıyor, maçların başlayacağı günü iple çekiyorduk. Geçen senelerde başarısız olmamızın sebebi boyumuzun kısa oluşu ve bundan dolayı smaç basamayışımızdı. Ama bu sene boyumuz çok uzundu ve artık smaç basabiliyorduk, bu bizi daha çok hırslandırıyordu, bazen bizi yenecek kimse yok, biz en iyiyiz diye rehavete kapıldığımız bile oldu.



2- Saat 6'ya kadar kumsalda oynuyorduk, daha sonra 6.30'da voleybol sahasında buluşuyor ve filede alıştırmalar yapıyorduk. Bu, saat 9.00'a kadar sürüyordu. Akşam oluyordu, etraf zifiri karanlık. Görenler bizi ya deli zannediyordu ya da voleybol aşığı:)



3-Sonuç: Alnımız ak, yüzümüz pâk, başımız dik bir şekilde voleybol turnuvasını tamamladık. Önemli olan başarılı olmak değildi bizim için. Biz mücadele ettik, en iyi şekilde oynadık, elimizden geleni de yaptık.

1. maçımızı Taşucu'nda çocukluk arkadaşlarımdan biri olan Önder ve onun askerî lisede voleybolcu olan arkadaşıyla yaptık. İlk maçımızı kaybettik ve mağluplar grubuna dahil olduk.

İkinci bir yenilgi bizim turnuvadan elenmemize sebep olacaktı. Bizim gibi yenilen bir takımla karşı karşıya gelecektik. Şansa bakın ki, kavgalı olduğum ve bir senedir hiç konuşmadığım eski bir arkadaşım ve eşi ile oynayacağımız belli oldu. Kafamdan hayaller kurmaya başlamıştım, ne olursa olsun bu maçı alacaktık. Biz daha iyiydik ve daha çok çalışmıştık. Emeğimizin karşılığını almak istiyorduk, karşımızda hiç çalışmamış, eğlencesine giren bir takım vardı. Oyuna iyi başlamıştık; fakat onlar da pes etmiyorlardı. Bizim hatalarımız sayesinde bir sürü puan toplamışlardı. Eyvah!, dedim, galiba bitti. Servis sırası bana gelmişti. Skor: 17-14. Onların maçı almasına dört sayı kalmıştı ve bizden 3 sayı öndeydiler. Servis sırası bendeydi. Bu turnuvada servislerim çok kötüydü, kaçırırsam oyunu onlara kendi elimle vermiş olacaktım. Dört servis kullandım, dördünü de karşılayamadılar. Ve biraz da servislerin yardımıyla oyunu 21-18 aldık.

Son maçımızı 40 yaşlarında 2 beden eğitimi öğretmeniyle yapacaktık. Onlardan iyiydik, fakat servislerimiz o maçta berbattı. Biz son maçı tecrubesiz olduğumuzdan kaybetmiştik. Çok üzülmüştük,fakat Şunu anladık: Bu bir takım oyunuydu. Birimizin motivasyonu diğerini etkiliyordu. Ben çabuk pes eden biri olduğumdan ortağım da çoğu zaman oyundan düşmüştü. Birbirimize güvendiğimiz zaman ise maçı alnımızın akıyla almayı başarmıştık. Seneye daha iddialı olacağımıza şüphe yok. Geçen sene hiç maç alamadık, bu sene bir maç aldık, seneye de herhalde 3 maç alırız diye tahmin ediyoruz. Hayırlısı...

Yazıyı Atatürk'ün meşhur sözüyle bitirmek istiyorum: " Ben, sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim."

Bu kategorideki diger basliklar:



Widget by Hoctro | Jack Book

4 yorum:

ugur dedi ki...

Geçmiş olsun... İnşallah seneye...

Karazâde dedi ki...

Sağol kalemkeş, seneye bakacağız...:)

Bendeniz.. dedi ki...

çok eğlenceli,çok güzel.
ben sana örnek genç demiyim ne diyim:))
epey kilo vermişsindir çok yorucu görünüyor:)
annenin mektubu ağlattı beni..şiirin muhteşemdi.
gene koyarsın umarım ablacım..

Karazâde dedi ki...

Evet baya yorucuydu, fakat deydi. Abla mektubu beğendiğinize sevindim, tekrar yayımlayacağım ama eklemem gerekenler vardı, zaten yayımlamak istememiştim, yanlışlıkla yayımlamışım. Ben de anneme bir mektup yazacaktım, ondan sonra yayımlayacaktım; şimdi o mektup üzerinde düşünüyorum. Bu arada şiir bana ait değil, üniversitedeki bir arkadaşımındı, fakat en iyi şairlere taş çıkaracak kapasitede bir şiir. Beğendiğinize sevindim. Bu arada son yazınızı çok beğendim, özenti gençliği çok güzel, ayrıntılı ve değişik boyutan bir yorum getirerek açıklamışsınız, harikasınız!